“Tatile 3 Gün Kala Kayınvalidemle Baş Başa: Bu Sürprizi Asla Beklemiyordum”
Kurnaz Baba ile Oğulun Aşk Oyunu: Dul Gelin ve Kaynanayı Ayartma Planı
Bir zamanlar küçük bir Anadolu kasabasında, birlikte yaşayan dul bir gelin ile onun kaynanası varmış. İkisi de genç yaşta eşlerini kaybetmiş, hayatlarını birlikte sürdürmeye başlamışlar. Mahallenin sevilen, çalışkan ve zarif kadınları olarak bilinir, pazar alışverişlerini birlikte yapar, evlerini birlikte geçindirirlermiş.
Aynı mahallede yaşayan baba ve oğul ise bu iki kadına gönüllerini kaptırmış. Zamanla hislerini bastıramaz hale gelmişler. Ancak işler göründüğü kadar kolay değilmiş. Gelin ve kaynana, kimseyle gönül ilişkisi düşünmeyen, kendi hâllerinde yaşayan insanlarmış. Baba ve oğul ise bu durumu kabullenememiş, kafalarında türlü planlar kurup durmuşlar.
Bir gün, sabahın erken saatlerinde baba ile oğul, kadınların pazara çıkma hazırlığında olduğunu görünce, bir kurnazlık yapmaya karar vermişler. Evin önüne çıkıp oturmuşlar ve gözlerinden yaşlar süzülürcesine, sahte bir şekilde ağlamaya başlamışlar. Bu durumu gören gelin ve kaynana, merakla yanlarına yaklaşmış:
— “Hayırdır komşular, ne oldu da böyle ağlıyorsunuz?” demiş kaynana.
— “Ah ah… Nasıl ağlamayalım? Evde cenazemiz var,” demiş baba, başını eğerek.
Kadınlar doğal olarak şaşırmış ve merakla, “Geçmiş olsun, bir bakalım biz de” diyerek eve girmişler. Ancak içeride ne bir cenaze, ne de bir yas havası varmış. Baba ile oğul, bu durumu bir fırsat bilip kadınlara yakınlık göstermeye başlamış. Bu beklenmedik yakınlık karşısında şaşkına dönen gelin ve kaynana, derhal evi terk etmişler.
Mahallede hızla yayılan bu olay, kısa sürede dedikodu malzemesi olmuş. Kimileri baba ile oğulu kurnazlıkla suçlarken, kimileri de olayın gerçek yüzünü sorgulamış. Gelin ve kaynana ise bu yaşananlardan sonra mahalleden taşınmaya karar vermiş.
Bu olay, küçük bir kasabada bile insanların ne kadar ileri gidebileceğini, aşkın ve arzunun bazen mantığın önüne nasıl geçebileceğini gösteren çarpıcı bir örnek haline gelmiş. Baba ile oğulun planı her ne kadar zekice gibi görünse de, ahlaki sınırların aşılması toplum tarafından hoş karşılanmamış.
Sonuç olarak, bu hikâye bize bir kez daha gösteriyor ki; dürüstlük, samimiyet ve saygı, her türlü ilişkinin temelidir. Oyunlarla kurulan ilişkiler, gün gelir en büyük derslere dönüşebilir.